Pandemi sonrası çalışma hayatında belirgin değişiklikler oldu. İş yeri, çalışma saatleri, iş güvenliği kavramlarının içeriği aynı değil. Örneğin; evden çalışan birinin geçirdiği ev kazası aynı zamanda iş kazası olarak da değerlendirilir mi? Evden çalışma sisteminde bir taraftan çalışanın yan haklarını gasp etmeye hevesli işverenler varken diğer taraftan çalışanlarının internet, doğalgaz gibi giderlerini karşılayan onlara bilgisayar, çalışma masası gibi elzem çalışma gereçleri temin eden iş yerleri olduğunu da biliyoruz. Bu, elbette çalışana değer vermenin basit ama önemli bir örneği. Hatta yasalarla güvence altına alınması gereken bir hak. Son zamanlarda, çalışma hayatına dair yapılan araştırmalar, çalışanların yaklaşık %61’inin – özellikle de Y kuşağının – daha fazla maaş aldıkları bir yerde çalışmaktansa takdir edildiklerini hissettikleri bir yerde çalışmayı tercih ettiklerini gösteriyor. Bu araştırmalar ayrıca, çalışanların başarılı olduğu bir kültür yaratan ve bunu sürdüren şirketlerin, çalışma ortamında bu iklimi yaratmayanlara kıyasla daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor.
Peki bir şirket, çalışanlarının kendilerini değerli hissetmelerini sağlamak için tam olarak ne yapabilir? Daha insancıl bir çalışan deneyimi nasıl mümkün olur? Çalışan Deneyimini İnsancıllaştırmak Ne Anlama Geliyor?
Daha insancıl bir çalışan deneyimi için ilk adım, elbette her çalışanın biricik olduğunu, herkesin ihtiyacının farklı olduğunu kabul etmektir. Evet, aynı işi yapıyoruz ama ihtiyaçlarımız değişiyor. Bu farklılığın gözetildiği bir çalışma ortamının çalışan deneyimini de olumlu biçimde etkilemesi kaçınılmazdır. Biliyoruz ki ofis ortamı, çalışanların sıradan görevleri tamamlamak için bir araya geldikleri mekanik bir alandan fazlasıdır. Elbette görüldüğümüz, duyulduğumuz ve anlaşıldığımız iş yerlerinde olmak istiyoruz. Çalıştığımız yerde değer üretiyoruz, oraya katkı sağlıyoruz. Büyümesine katkıda bulunduğumuz şirketlerin de bize değer verdiğini görmek istiyoruz.Vaktimizin çoğunu iş yerlerinde geçiriyoruz. Çalışan deneyimini insancıllaştırmak demek çalışana yaşamdan kopmadan kendini geliştirebileceği bir ortam sunmaktır. Work Institute tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırma, çalışanların şirketlerden ayrılmasının en önemli nedenlerinden birinin yetkilendirme ve kariyer gelişimi eksikliği olduğunu ortaya koyuyor. Aslında, çalışanların %1’inden daha azı işlerinden ücret nedeniyle ayrıldıklarını ifade ediyor.
Büyüme hedeflerine değil de çalışanın ihtiyacına odaklanan iş yerlerinde üretkenliğin de artması kaçınılmaz. Çalışanı makine gibi görmek yerine, onların duyguları ve ihtiyaçları olan insanlar olduğunu unutmamak önemli. Anketler ve duygu analizi tekniklerini kullanmak çalışanların isteklerini ve ihtiyaçlarını belirlemek mümkün. Bu araçlar, çalışanların basit sorulara kendi sözcükleriyle yanıt vermelerini sağlayarak her büyüklükteki firmanın çalışanların pozisyonları hakkında ne hissettiklerini ölçmesine imkan verir. Böylece yöneticilerin, çalışanların motivasyonundan ekipleriyle uyumuna kadar birçok şeyi anlamasına yardımcı olur.
Evden Çalışırken Üzerime Kahve Dökülürse İş Kazası Sayılır mı?
Hepimiz sağlık ve esenlik için çalışıyoruz, öyle değil mi? Güncel ifade ile “well-being” için. Uyanık kaldığımız sürenin büyük bir çoğunluğunu...