Bazen bir seminer, bazen bir workshop, bazense şehrin öte ucunda düzenlenen yaza merhaba pikniği… İnsan kaynaklarından gelen bir mail ile tüm hafta sonu planınız bir anda alt üst olabilir. Evet, şirket etkinliklerinden bahsediyoruz.
Ekip olarak birlikte vakit geçirmek kulağa çok kötü bir fikir değilmiş gibi geliyor ama eşimizden çocuğumuzdan, annemizden babamızdan çok gördüğümüz insanlarla sürekli doğa yürüyüşüne çıkmak zorunda mıyız Allah aşkına?İnsan kaynakları yöneticilerinin sıkı sıkıya sarıldığı bir alan şirket etkinlikleri. Özellikle bazı İK’cılar şirket içindeki asli görevlerinin özel etkinlikler organize etmek olduğuna kendilerini ikna etmişler gibi gözüküyor. Onlar için yapılması gereken tüm işler bir yana, seramik atölyesinin planlaması diğer yana yani. Sonraki ay da müthiş bir upcyling atölyesi bizi bekliyor hatta. Heyecan verici değil mi? Ayrıca işin bir de şirketimizin sponsor olduğu etkinlikler tarafı var ki, oraya hiç girmeyelim bence, girersek çıkamayız.
Bu etkinliklerin düzenlenmesindeki temel amacın kurum kültürünü pekiştirmek ve çalışanların motivasyonunu yükseltmek olduğunu pekala söyleyebiliriz. Şirket bağlılığını artırıp ekip ruhunu geliştirdiğini de inkar edemeyiz. İş stresinden biraz olsun uzaklaşıp keyifli vakit geçirmek de bonus olarak cebimizde. Ancak tüm bu faydalardan bağımsız olarak bir konuya değinmemiz gerekiyor: Çalışanlar olarak şirket etkinliklerine katılmak zorunda mıyız?
Sorunun cevabı hukuki olarak hem evet hem hayır. Eğer düzenlenen şirket etkinliği mesleki gelişim ya da uyum eğitimi kapsamında düzenleniyorsa; evet, her çalışan katılmak zorunda. Etkinlik eğitim çerçevesi dışında düzenleniyorsa katılım ise zorunlu değil.
Sorunun cevabını iş hayatı ve kariyer odaklı değerlendirdiğimizde, durum biraz daha karmaşık hale geliyor. Çünkü burada üstü kapalı bir zorunluluk söz konusu. Katılmamak elbette bir seçenek ama şirket etkinlikleri yöneticilerinizle kurduğunuz ilişkiyi iyileştirmek ve aranızdaki samimiyeti geliştirmek için kolay kolay bulamayacağınız bir fırsat. Kabul etmek gerekir ki terfi dönemlerinde yaptığınız iş, bitirdiğiniz projeler kadar şirket etkinliklerinde gösterdiğiniz tavır ve davranışlar da etkili oluyor. Hal böyle olunca o etkinliğe katılmak için pek hevesli olmasanız da çoğu zaman katılmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi.
O zaman ne diyelim? Fine dining masterclass’ında görüşmek üzere! Çünkü çalışanlar olarak, hepimizin böyle bir deneyime ihtiyacı vardı gerçekten.
Çalışma Hayatında Odak Krizi: Dikkatimiz Çalınıyor mu?
Biriken işler, unutulan toplantılar, okunmayan e-postalar… Beyaz yakalıların en büyük problemlerinden biri artık zaman yönetimi değil, dikkat yönetimi. Çalışma saatlerimiz...