Yeni yıl, yeni asgari ücretin iş dünyası, özellikle beyaz yakalar arasındaki sorunları çözüp çözmeyeceği, yeni sorunlara yol açıp açmayacağı, enflasyon karşısında değerini kaybedip kaybetmeyeceği, işveren cephesinde bu durumun nasıl bir şirket politikası ile izleneceği gibi pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Peki bu durum nelere yol açabilir?
Asgari ücretin artırılması genellikle düşük gelirli çalışanlar için olumlu bir gelişme olsa da beyaz yakalar arasında ücret skalasının dengesizleşmesine yol açabilir.
Bu özellikle asgari ücrete yakın maaş alan beyaz yakaların motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Beyaz yaka maaşlarının asgari ücret zammına paralel artırılmaması, ‘iş gücü değer kaybı’ hissine neden olabilir.
Asgari ücrete %30 zam yapıldı, peki bu geçinmek için yeterli mi? Büyük şehirlerdeki kira fiyatları göz önüne alındığında, bu artışın yeterliliği tartışmalı. Örneğin, İstanbul’da ortalama kira bedelleri asgari ücretin 1,5 katına ulaşabiliyor. Bu durumda, kira ödeyen bir asgari ücretlinin diğer temel ihtiyaçlarını karşılaması oldukça zorlaşıyor. Ayrıca, artan asgari ücretin enflasyon üzerinde de etkisi olabileceği düşünülüyor. Yani bu artış zamları tetikleyebilir. Ekonomistler, %25’lik bir ücret artışının yıllık enflasyonu 1,5 ila 5 puan arasında artırabileceğini öngörüyor. Bu da yaşam maliyetlerinin daha da yükselmesine neden olabilir.
Sonuç olarak, asgari ücretteki artış olumlu bir gelişme olsa da, özellikle kira ödeyen çalışanlar için geçim sıkıntısı devam edebilir.Bu nedenle, yaşam maliyetlerinin düşürülmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması asgari ücrete yapılan, yıllık enflasyon oranı altındaki bir artış yeterli görünmüyor. Tam burada geçen yılki enflasyon artışının yaklaşık %47 olduğunu hatırlatalım.
Enflasyon Karşısında Asgari Ücretin Değer Koruma Gücü
Asgari ücret artışları, enflasyonist baskıyı tetikleyebilir. Alım gücü artabilir ama kira, gıda, enerji gibi temel ihtiyaçların fiyatları bu artışı nötralize edebilir. Türkiye’de 1987-2018 dönemini kapsayan bir çalışmada, enflasyon ve asgari ücret arasında uzun dönemli bir ilişki tespit edilmiş. Araştırmaya göre, enflasyonda meydana gelen %1’lik bir artış, asgari ücreti yaklaşık olarak %2,59 oranında artırmakta olduğu görülüyor. (DergiPark)
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın 2023 yılı üçüncü enflasyon raporunda, asgari ücret artışlarının enflasyon üzerindeki etkisi incelenmiş. Raporda, asgari ücretteki %1’lik nominal artışın, işlenmemiş gıda ve alkol-tütün dışı tüketici enflasyonunu ilk çeyrekte 0,06-0,08 puan, bir yıllık dönemde ise 0,08-0,12 puan artırdığı belirtilmiş. Bu bağlamda, Temmuz 2023’te yapılan %34’lük asgari ücret artışının yıllık enflasyona etkisinin 2,7-4,1 puan arasında olacağı öngörülmüş.
Yine geçtiğimiz sene, Uluslararası Para Fonu (IMF), 2023 raporunda Türkiye’de 1 Ocak 2024’ten itibaren uygulanacak zammın yılın ilk çeyreğinde enflasyon üzerinde belirgin bir baskı kurabileceğini öngörmüş.
Asgari ücretin enflasyon karşısında değer kaybetmemesi için düzenli olarak enflasyona endekslenmesi sağlanabilir. Ancak, bunun kısa vadede enflasyonist etkileri sınırlamak için dikkatli bir planlama gerekiyor. Tabii bunun işveren açısından sonuçlarına da odaklanmak gerek. Asgari ücret zamlarının pek çok KOBİ’yi çalışanlarını işten çıkarmak zorunda bıraktığını da biliyoruz. Hadi, buraya biraz daha detaylı bakalım.
İşverenlerin Perspektifi
İstihdamda ciddi kayıplar yaşamamak adına asgari ücret zamları kademeli olarak ve önceden belirlenmiş takvimle yapılabilir. İşletmelerin, artan maliyetlerle başa çıkmak için dijitalleşme ve otomasyon yatırımlarını artırması sağlanabilir. Bu, iş gücünden maksimum verim alınmasına katkı sağlar.
Yapay zekanın hayatlarımıza girmesiyle işletmeler, daha az iş gücüyle daha fazla iş yapma stratejisine yönelebilir. İşverenlerin üzerindeki mali yükü hafifletmek için asgari ücretteki artışa paralel olarak işverenlere yönelik vergi indirimleri ya da teşvik paketleri uygulanabilir. Asgari ücret artışı, işverenler için SGK primi ve vergiler gibi dolaylı maliyetlerin de artmasına neden olabilir. Bu yük, işletmelerin sürdürülebilirliğini zorlayabilir. Bu noktada da yine teşvikler verilmesi yerinde olacaktır.
Uzun Vadeli Çözüm
İşverenler, çalışan motivasyonunu artırmak için performansa dayalı prim sistemleri veya yan haklar gibi alternatif yöntemler geliştirebilir. Gelir düzeyi düşük gruplar için sosyal yardımlar ve destek ödemeleri asgari ücret artışlarıyla birlikte artırılabilir.
Bu öneriler, kısa vadeli maliyet baskılarını hafifletirken, uzun vadede ekonomik denge ve iş dünyasında sürdürülebilir bir yapıyı destekleyebilir. Sadece ücret artışı değil, aynı zamanda fiyat denetimleri ve enflasyonla mücadele politikalarının etkili bir şekilde uygulanması şart elbette. Çalışan, işveren ve hükümet arasında daha sıkı bir iş birliği ile uzun vadeli politikalar geliştirilebilsin.
Olur mu dersiniz?