AFET Platformu içinde pek çok farklı STK’yı barındıran bir oluşum ve yaşadığımız felaket nedeniyle kuruldu. TOGG, İhtiyaç Haritası, Çorbada Tuzun Olsun bunlardan bazıları. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle haftada 2 kez, 2 otobüs İstanbul’dan Hatay’a doğru yola çıkıyor. Gidenlerin bir kısmı öğrenci, geri kalanı ise beyaz yakalı. Otobüste sohbet ederken kendinizi bir networking etkinliğinde gibi hissetmeniz çok olası. Kimi İK’cı, kimi kurumsal iletişimci, kimi reklamcı, kimi ise kurumsal dünyayı bırakıp yoga hocası olmuş.

Bu arada sizi derinden etkileyen insanlarla tanışmanız da çok olası. Bedensel engelli bir arama kurtarmacı şu an yardım alanında çalışanları gülümsetmek için AFET Cafe’yi işletiyor. Yani onlara ücretsiz tost, çay, kuru pasta verip şakalar yapıyor. Derken bir çiftle tanışıyoruz, yıllık izinlerini alıp deprem bölgesine gelip dayanışmaya destek veriyorlar. Suriye’den göç edip gelmiş ve alanda gönüllü olarak çalışanlar var. Herkesin 6 Şubat gününden beri suçluluk duymadan kahkaha atabildiği tek yer burası!

Hatay’ın dışında oldukça izole bir alana kurulmuş olan EXPO Fuar Alanı, AFET Platformu’na verilmiş. Burası, şu an dev bir depo. Türkiye’nin dört bir yanından STK’lara gelen yardımlar burada toplanıyor, farklı farklı stantlara ayrılıyor. Gönüllüler, depremzedelerden gelen siparişleri paketleyerek onlara ulaşmasını sağlıyor. Müthiş bir tempo! En yoğun çalıştığınız yerin iki katı. Ama günü kapatıp vadide bir ateş yakınca, sohbetler, tanışıklıklar başlayınca yorgunluk falan kalmıyor. Çadır alanlarında uyku tulumlarında güle oynaya ömrünüzün en vicdanı rahat uykusunu çekeceğinize garanti veriyorum. Herkes, en savunmasız haliyle alanda.

Her yaştan insanın oluşturduğu bu yardım zincirinde beyaz yakalı dünyanın olumlu yanlarından izler görüyorsunuz. Mesela depremzede vatandaşlarımızdan gelen siparişler Airtable uygulamasına işleniyor. Bu, kara borsa riskinin önüne de bir nebze geçilmesini sağlarken takibi kolaylaştırıyor. Koordinasyon masası onları siparişleri dağıtan ekiple paylaşıyor. Bu ekip, ilgili ürünlerin olduğu her bir standa siparişi veriyor. Örneğin 3 yaş kız çocuğu için giysi, 2 torba patates, 2 torba soğan. Hazırlanan siparişler tek bir masada toplanıyor. Saha ekipleri de bunları araçlarla adreslere yani çadırlara tek tek ulaştırıyor. Gönüllüler bazı paketlere tatlı notlar yazıp paketlere koyuyor.

Bu yapıda koordinatörler var. Toplantılar yapılıyor. Beyaz yakalılıktan öğrendikleriz koordinasyon ve verimli çalışma konusunda ne çok işe yarıyormuş. Burada neler yok diye sorarsanız, ego çatışması yok, strateji yok. Saf bir dayanışma var. Koşullar çetin ama her durumda mizahı elden bırakmayan yöre halkı var. Yeni gelen gönüllüler hemen sahaya gönderilmiyor, alana giden otobüsler Hatay’ın merkezindeki yıkık bölgeden geçmiyor. Çünkü yeni gidenler zaten bir duygu yoğunluğu içinde oluyor. Fuar alanında çalışırken salgın hastalıklardan da korunmuş oluyorlar. Ruhsal yıpranmaların önüne geçmek için gönüllülerin 7 günden fazla bölgede kalması önerilmiyor. Bu nedenle çok fazla gönüllü sirkülasyonuna ihtiyaç var.

Hatay şu an bir hayalet şehir, köyde evi olanlar oraya taşınmış, başka şehirde akrabası olanlar yanına gitmiş, geriye tüm ailesini kaybedenler, yoksullar ve göçmenler kalıyor. Yani en kırılgan gruplar, elinden tutulmaya en çok gereksinim duyanlar. Zeytin ağaçlarının altında oturan tek tük çocuklar görüyorsunuz. Hiçbir şey olmamış gibi konuşan kız çocukları mesela… Okuldan, sınavlardan bahseden. Rutinlere tutunmaya çalışan. Ve tüm bu yıkımın ardında bile bütün güzelliği ve ihtişamıyla duran Hatay tabii. Yemyeşil tarlalar, kadim zeytinlikler, pırıl pırıl gökyüzü. Her şeye rağmen dükkanını açmış tek bir kebapçı.

Bölgeden ayrılırken aklıma Onat Kutlar’ın çok sevdiğim bir öyküsünün satırları geliyor: “Arkamızda uyuklayan bir göçer kabilesinin ya da deprem sonrasının karanlık çadırları. Önümüzde ufku bir mahkeme duvarı gibi kapatan “gelecek”. (…) Zaman zaman aramızdan birileri çıkardı. Ozan, soytarı, bilge ya da çılgın. Yüreklerindeki ölü ozanın sesini bastıramaz ve “bahar isyancıdır” diye bağırırlardı. “Aşacağız duvarlarını geleceğin. Biz çok eski ve çok genç bir halkız. Kimse durduramaz ırmağını zamanın.”
Hatay’da kurulan bu zincirin parçası olmak için AFET Platformu’na ulaşabilirsiniz.