Kadın girişimciler serimiz Bahar Soyoğuz ile devam ediyor. Urla’nın ilk galerisi BE Contemporary, pandemi döneminde kuruldu ve kısa sürede büyük heyecan yarattı. Ülkemizin önde gelen sanatçılarını ağırlayan galeri, etkileyici projeler gerçekleştirdi. Hazır bahar kapıdayken yolunuz Urla’ya düşerse görmeden geçmeyin deriz.
Sevgili Bahar, bizi okuyan pek çok kişi tersine göç özlemi içinde. Sen de bunu yapmış biri olarak bize kısaca hikayenden bahseder misin?
İstanbul’da yaşarken fark ettik ki şehrin bizden aldıkları verdiklerinden çok daha fazla olmaya başlamış, artık keyfi kaçmış şehrin. Biz de alternatif yaşam alanları bakmaya başladık, ve o zamanki erkek arkadaşım, şimdiki eşimle birlikte 6 sene önce karar verdik Urla’ya taşınmaya. Hem doğası, hem insanı, hem bir büyük şehre yakın olması, hem de havalimanına yakın olması karar vermemizde etkili oldu. Önce işlerimizi uzaktan nasıl yaparız diye düşünmeye başladık, benim bu sırada 3-4 farklı girişimim oldu diyebilirim. En sonunda Kasım 2020’de BE Contemporary sanat galerisini kurdum, ve burada çok iyi sanatçıların ses getiren sergilerine ev sahipliği yaptık. Yeni projelerle ve sergilerle çalışmalarımız devam ediyor.
Urla bir tür Toscana olmaya başladı. Gastronomi, şarap ve sanat. Be Contemporary’nin bu dönüşümde rolü olduğunu biliyorum. Senden dinleyelim mi?
Urla, yıllar içinde şarap ve gastronomi kültürünün gelişmesi ile birlikte entelektüel konulara ilgi duyan kesimin gittikçe daha çok ilgisini çekmeye başladı. Özellikle pandemi sonrası bu ilgi gittikçe daha hızlı artmaya başladı. Sanatın da kök salması ve gelişmesi için uygun bir ortam olabileceğini fark ettim.
Ve BE Contemporary’nin Urla’da gelişimi şöyle oldu. Önce 2019’da farklı bir mekanda Türkiye’nin çok önemli çağdaş sanatçılarından biri olan Genco Gülan’ın kişisel sergisini yaptık, daha sonra USCA bağ evinde bir heykel sergisi yaptık. Ve heykel üzerine konuşmaların artması için sanatçı ile birlikte felsefe ve kadın çalışmaları alanlarından önemli konuşmacıları davet edip bir söyleşi organize ettik. Sonrasında bir sanatçı konaklama programı hazırladık ve Alman sanatçı Stefan Tümpel’i ağırladık. Tam da pandeminin ilk günleri olması sebebiyle oldukça zorlu bir program oldu, ancak yaşadıklarımızı fırsata çevirerek deniz kenarında bir in situ yerleştirme ve video çalışması ile birlikte ayrıca online bir sergi yaptık ve yayınladık. Daha sonra BE Contemporary sanat yönetimi pratikleri galeri mekanına taşındı. Kasım 2020 itibariyle açılışından bugüne 16 sergiye ev sahipliği yapmış bulunuyoruz. Sergiler kapsamında konuşmalar ve çeşitli etkinliklerle farklı kesimlerden ziyaretçilerle diyaloğumuzu aktif tutuyoruz. Galerinin bir özelliği de kent merkezinde olması. Bu vesileyle bir çok farklı sosyo kültürel yapıdan ziyaretçilere de kapımızı açıyoruz.
Sanatı ticaretle birleştiren bir noktadasın. Bir galeri işletmek özellikle Türkiye’de zor değil mi?
Evet, işletme açısından genel geçer düzenlemelerin olmadığı bir alan olmasının bir çok noktada zorlukları var tabii. Sanat tarihi ya da Estetik derslerinin hiç bir şekilde artık örgün eğitimde yer almamasından kaynaklı belki de, sıklıkla kendimi sanatın neden değerli olduğunu anlatırken bulabiliyorum. Ancak bu bir taraftan da faydalı bir iş yaptığım hissini pekiştiriyor sanırım bende. Diğer bir taraftan zamanla yaptıklarımızın, tanıttığımız sanatçıların, sergilediğimiz işlerin izleyicilerde karşılık bulduğunu görmek ise mutluluk verici. Burada gerçekten izleyici kitlesi çok çeşitlilik gösteriyor. Çoğunluk olmasa da çağdaş sanatı anlayan ve çok değer veren insanlar da var. Ancak hepsiyle birlikte kurduğumuz diyaloğun değerinin arttığına inanıyorum.
Sergilerine katılacak sanatçıları neye göre seçiyorsun? BE Contemporary neyi sergiler?
Çok sesliliğe önem veriyoruz. Genel olarak sanat alanında kariyerini inşa etmiş, kendi alanında farklılaşmış, iz bırakmak isteyen, bunu dert edinmiş, sanat yoluyla kendini ifade etmeden yaşayamayan sanatçılarla çalışıyoruz.
NFT gibi sanat alım-satımının geçirdiği dönüşümlerle yakından ilgilendiğini biliyorum. Ne düşünüyorsun? Sanat tamamen dijitale mi dönecek? Aracılara gerek kalmayacak mı?
Sanatın tamamen dijitale döneceğini düşünmüyorum. Dijital sanat ve NFT dünyasının aslında paralel bir evren yarattığına ve o evrende gelişmeye devam edeceğine inanıyorum. Aracıların rolleri de bu alanda değişecektir tabii ki. Aracıya gerek kalmayacak diyen online sanat platformları aslında kendileri bir aracı olarak işlev görüyor. Diğer bir taraftan sanatçılar ve piyasadaki iş miktarı o kadar artıyor ki doğru kanallardan tanıtımı ve iletişiminin yapılmasının önemi de gittikçe artıyor.
BE Contemporary için hayallerin ne? Sonraki adımlar ne olacak?
BE Contemporary’nin istikrarlı olarak sanatı ve sanatçıyı en etkili şekilde tanıtan bir platform olmasını isterim. Platform diyorum çünkü çalışmalarımız galeri mekanının dışına da çıkabiliyor, ve bununla birlikte farklı küratör ve sanat yöneticileri ile çalışarak çalışmalarımızın kapsamını ve etki alanını genişletmeyi de planlıyoruz zaman içinde.