Hayatta kalmaya yetecek kadar maaş + sonu gelmeyen mesai saatleri = yetenek krizi.
Instagram’daki ‘’Türkiye bir x kaybetti, Almanya bir x kazandı’’ içerikleri ve siparişleri yetiştirmek için vızır vızır geçen motorcuların sesleri. Bunlar, görebilenler için özel sektörün yaşadığı yetenek krizinin en belirgin izleri. ‘’Nasıl ya, motorlu kuryeler ne alaka?’’ diyecek olursanız, çalışma saatlerini kendi belirleyen motorlu kuryelerin aylık kazançları sizi şaşırtabilir.. Sayıları tam olarak bilinmese de yalnızca İstanbul’da 10.000’den fazla* motorlu kurye olduğu düşünülüyor. Yani öğle yemeğinizi teslim eden kişinin bir mühendislik diploması olabilir.
İstifa etmek, kişinin işinden kendi isteğiyle ayrılması olarak tanımlanıyor. Özel sektör için son derece normal olan bu konu, günümüzde çok daha sık yaşanıyor. Çalışanlarına ekonomik ve sosyal anlamda daha iyi şartlar sunamayan şirketler, boşalan koltuklarını eskisi kadar rahat dolduramıyorlar. Zira içinde bulunduğumuz dijital çağ; insanlara 30’unda yazılım öğrenip, freelancer olarak Euro ile para kazanmak gibi bir imkan sağladı. Bu da yetmezmiş gibi, ürettikleri el işi ürünleri Etsy üzerinden Amerika’ya satabileceklerini gösterdi. Şimdi hangi şirket bu insanları asgari ücretin bir tık üstüne çalıştırıp, saat 20.30’da hala bitmeyen toplantılara sokabilir ki? Yapılan araştırmalar, çalışanların %54’ünün esnek çalışma koşulları sağlanmadığı takdirde önümüzdeki bir yıl içerisinde mevcut işyerinden ayrılmak istediklerini gösteriyor.* Öyle ki bir zamanlar başarı hikayeleri ve motive edici içeriklerden geçilmeyen Linkedin’de bile, çalışanlar artık ne kadar bunaldıklarını ifade eden yazılar paylaşıyorlar.
Yetenek krizini oluşturan sebeplerden bir diğeri de yurt dışına göç meselesi. Malum, daha iyi bir maaş ve daha iyi şartlar herkesin hayali.. Fakat günümüzde, yurt dışına göç etmenin çok daha trajik bir sebebi daha var. Hatırlayın, bir zamanlar yurt dışına giden insanlar müzeleri, doğal güzellikleri ve restoranları paylaşırlardı. Bugün ise herkesin gündemi aynı, maaşlarıyla market fiyatları arasındaki oran. Yani insanlar, yurt dışına yalnızca hayallerindeki ülkede yeni bir hayata başlamak için değil, süt alırken iki kere düşünmemek için de gidiyorlar. Tam da bu noktada şirketlerin kendilerine sormaları gereken bir soru var, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan insanlar, şirket için ne kadar verimli çalışabilirler?
Yurt dışında kolayca iş bulabilen, kalifiye çalışanların yanı sıra, Türkiye’deki öğrenciler de liseden itibaren kendilerini yurt dışına atmanın yollarını arıyor. UNESCO verilerine göre Türkiye’den her yıl 50.000 öğrenci yurt dışına okumaya gidiyor.* Gelecek yıllarda tersine bir beyin göçü yaşanmadığı takdirde Türkiye’deki şirketler nitelikli eleman bulmakta eskisinden çok daha fazla zorlanacaklar gibi gözüküyor.
Yetenek krizini aşmak isteyen şirketlerin, çalışanlarına bir “tittle”dan fazlasını vermeleri gerektiği aşikar. Bu arada hatırlatalım artık “happy hour”lar ve “biz bir aileyiz” cümlesi çalışan sadakatini sağlamakta yeterli olmuyor.
Pamuk eller ceplere!
Kaynak:
-
*ILO – Türkiye’deki Motokuryeler Araştırması
-
https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/turkiyede-calisanlarin-yuzde-54u-12-ay-icinde-tamamen-degisti-6690292
-
hhttps://www.cumhuriyet.com.tr/haber/beyin-gocu-liseden-basliyor-turkiyeden-her-yil-50-bin-ogrenci-gidiyor-1821257