Öncelikle tüm bunları bir Z olarak yazdığımı bilmenizi isterim. Yani bir nevi size içerden bilgi taşıyorum. Konuya doğumumuzdan başlayalım.
Bizi siz yarattınız. Üstelik bunu kuşağınızın politik atmosferinde, umutsuzluğunda ve kaygılarla dolu günlerinde yaptınız. Ya 2001 krizinin hemen öncesinde, ya sırasında ya da sonrasında doğduk. Siz başınıza gelecekleri biliyordunuz. Biz bilmiyorduk.
Sonrası her ebeveynin kendi çocuğunu üstün zekalı sanmasıyla devam etti. Bunun hepimizin ortak özelliği olduğunu çok geç anladınız. Size verdiğimiz her bilmiş cevapta, teknolojik aletlere soğukkanlı yaklaşımımızda siz gururlandınız. “Yavrum zekasını benden almış.” dediniz. Sonra büyüdük.
Oy vermeye başladık. Sosyal medyada sizin anlamadığınız şakalar yapmaya başladık. Sizi eleştirmeye başladık. Canla başla kurduğunuz düzenin de hatalı olduğunu söyledik. “Yalnızca politik bir özgürlüğe değil bireysel özgürlüğe de açız.” dedik. Korkuttuk sizi. Oysa bu, tam da umutlanmanız gereken noktaydı. Bize bıraktığınızı iddia ettiğiniz rahatlıkta yaşayıp bizden sonrakilere de bulduğumuz gibi bırakabilirdik. Biz daha iyisini yapabileceğimize inandık, inanıyoruz, inanıyorum.
Bizi bir yardım çağrısı olarak dünyaya getirmediniz. Ama ne zaman siz kontroldeyken her şey bayır aşağı gitmeye başladı… O zaman öfkeyle bize döndünüz. “Yeni nesilden bir cacık olmaz.” dediniz. Oysa biz sizin yıllarca cesaret etmediğiniz şeyleri konuşuyoruz. Kim olduğumuzu, kim olmak istediğimizi, bize öğretilen yanlışları, bizi yönetenlerin yanlışlarını, bizi büyütenlerin yanlışlarını… Ve günün sonunda her ne kadar bugün “Yeto!” diyip kenara çekiliyor gibi yapsak da “gaslighting”i yılın kelimesi yapıyoruz. Biz ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Sadece yaparken sizden daha çok eğleniyoruz.