Son güncellemeler ile litre fiyatı 36 TL nin üzerine çıkan benzin fiyatları, döviz kurlarının Meksika dalgası hareketleri, artan gıda maliyetleri derken ‘kredi kartımın maaşı yatmış’ geyiğine katılmadan edemiyoruz.
Kira fiyatları malumunuz. Eğitim ödemeleri, sağlık harcamaları, ilaç fiyatları da bittabi yerini aldı sahnede. Bu arada depozitoları da döviz cinsinden isteyen mülk sahiplerini de unutmamak lazım. Bu kısmı bir nevi yatırım aracı olarak düşünürsek aslında iyimserliğimizi koruyabiliriz.
Peki bu pahalılık nereye kadar gidecek?
Venezuela bize en karamsar örneği sunuyor. Enflasyon o kadar yüksek ki bir doktorun maaşı 1 Amerikan Dolarına denk geliyor. İnanması zor ama asgari ücret ile birkaç adet hamburger menü alınabiliyor. İnsanlar kendi paralarından el örgüsü çantalar yapıp gelen turistlere satıyor. Çünkü tomarlarca para neredeyse hiç para etmiyor. Krizin dibi bir türlü görülemiyor.
Kendi ekonomik koşullarımıza dönüp baktığımızda resim bu kadar karanlık değil. Ama bizleri nelerin beklediğini de kestirmekte zorlanıyoruz. Ve haklı olarak belirsizliğin endişesine kapılıyoruz.
Tek işçi maaşıyla 4 çocuğunu aynı anda okutan rahmetli dedemi anmadan geçmek istemedim. İki maaşla bile geçinmenin zar zor hale geldiği uzay çağında tek bir çocuğu bile şehir dışında okutmak baya baya iyi bir performans!
İklim krizi de Dünya’nın ekonomik buhran yaşamamasına yardımcı olmuyor. Doğal kaynakların hızla tükenmesi, besiciliğin maliyetlerinin artması, kaynağa ulaşımı zorlaştırıyor. Kuraklık yaşamı da tehdit ediyor.
Eh bir de su krizi var! Tatlı su önümüzdeki senelerde altın kadar değerli olacak deniyor. Bu da bir çok gıdanın artık hasat edilememesi demek. Hayvancılığın sürdürülememesi de aynı zamanda.
Doğal afetler ve salgınlar da ciddi zararlara sebep oldu. Öngörülemezlik sektörleri de ürküttü.
Siyasi gerilimler tahılın ulaşımını engelleme aşamasında. Hooop artan buğday fiyatları dolayısıyla da un gibi temel maddelerin piyasadaki azlığı eşittir fiyatlandırmada artış.
Buğday yoksa beluga mercimeği yeriz olur biter.
Astrologlar en az iki sene daha ekonomik krizin devam edeceğini söylüyor. Ekonomistler ise biraz daha karamsar. Doğru adımlar atılmadığı takdirde en az beş sene ekonomik buhran yaşanacağını, alım gücünün azalacağını, vergilerin artmaya devam edeceğini belirtiyorlar. En az iki senelik tuvalet kağıdı stoğu olanlar daha az etkilenir sanırız.
Sıradan zevklerden vazgeçip sadece temel ihtiyaçları karşılamaya odaklanmamız gereken bir yolculuğa çıkıyormuşuz gibi sanki. Aile planlaması yapar gibi bütçe planlaması yaparak, biraz da işlerin planlandığı gibi gitmesini umarak, ya da bir daha mı geleceğiz dünyaya diyerek kaynakların dibine vurarak geçirebiliriz bu dönemi. Ama siz yine de içme suyunu dikkatli kullanın olur mu?