3 Eylül 2023, Türkiye için tarihi bir akşamdı. Takım sporlarında 100 yıllık cumhuriyet tarihimizde ilk kez milli takım düzeyinde Avrupa şampiyonu olduk. Türkiye Kadın Voleybol Milli Takımımız, namı diğer Filenin Sultanları, finalde Sırbistan’ı mağlup ederek bu tarihi başarıyı elde etti.
Takımımızdaki oyunculara hak ettikleri övgüyü sunmak için onlara Filenin Sultanları diyoruz ama her biri gerçek anlamda birer cumhuriyet kadını. Çağdaş, akılcı, ilerici ve aynı zamanda bu değerlere sahip çıkmak için mücadele eden güçlü kadınlar hepsi…
Bu başarının elde edilmesinde teknik ekipten federasyona, idari personelden sağlık ekibine kimsenin katkısı küçümsenemez. Ancak kabul etmek gerekir ki asıl pay, her top için varını yoğunu ortaya koyan kadınlarımızın… Turnuvanın yıldızı Melisa Vargas’ın, rakip smaçlarına karşı duvar olan Zehra Güneş’in, asla pes etmeyen Eda Erdem’in, boynunda ona yargı yükleyenlerin utançlarından yapılma mücevherler taşıyan Ebrar Karakurt’un… Ve tüm kadınlarımızın.
Filenin Sultanları bu başarıyı Türkiye için ve Türkiye’ye rağmen elde ettiler. Türkiye için diyorum çünkü, cumhuriyetimizin 100. yılında Türk kadınının gücünü tüm dünyaya göstererek bizleri gururlandırdılar. Türkiye’ye rağmen diyorum çünkü giyinişlerinden, davranışlarından, söylediklerinden dolayı korkunç bir nefret seline maruz kaldılar.
Öyle gözüküyor ki bu noktada özellikle Ebrar Karakurt için ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. Hatta dilerseniz yazının devamında Ebrar Karakurt’u odak noktamız olarak belirleyelim. Ebrar Karakurt’a bakarak iş hayatımızla yüzleşelim; iş hayatında Ebrar Karakurt’tan almamız gereken derslere göz atalım.
“Ben de buradayım!” demenin dayanılmaz hafifliği: Cesaret
İş hayatında yok sayıldığımız zamanlar olmuştur muhakkak. Bir toplantıda sunduğumuz fikirler görmezden gelinmiştir en basitinden. Ki bu durumlar çalıştığımız ortamda daha sessiz, daha içe kapanık birine dönüştürmüş olabilir bizi. İşte tam da bu noktada yok sayılmanın kilidi açan bir anahtar var: Cesaret. Ebrar, gerek saha içinde gerek saha dışında cesur olmanın kitabını yazıyor. Reddedileceğini, hor görüleceğini, dışlanacağını bile bile kendisi olmaktan, kendi inandıklarını dile getirmekten, “Ben de buradayım!” demekten bir adım geri atmıyor.
Mizah hayat kurtarır
İş hayatında işler bazen öyle bir hale gelir ki işin içinden bir türlü çıkılamaz. O karmaşa sırasında çözüm odaklı yaklaşımlar da sonuç vermez. İleriye doğru atılmaya çalışan adımlara çelme takılır. O çelmeden kaçınmak neredeyse imkansızdır… Sonra seyreyleyin cümbüşü. Ebrar bizim iş hayatında yaşadığımız kaosun çok daha fazlasına maruz kalıyor. Ancak o kaosun içinden mizahın sihirli sözcükleriyle sıyrılabiliyor. Gürültü kopadursun Ebrar bir şakayla o gürültüyü bir anda bastırabiliyor.
İşine aşık olmak
Yol ne kadar uzun, engellerle dolu olursa olsun o yolculuğa çıkmış olmanın hazzına varmak gerekir. Bize hep yolun sonundaki aydınlıktan bahsedildi/bahsediliyor. Halbuki yolun bu kadar karanlık olduğundan niye hiç bahsetmiyoruz? İş yapış süreçlerimizde de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Şu proje bir tamamlansın hele, şu dönemi bir atlatalım hele… diye diye geçiyor hayatımız. Ebrar’dan öğrendik ki yolu çekilir kılmanın bir yolu varmış meğer: Keyif almak. Her ne yapıyorsak yapalım, yaptığımız işten keyif almak… Ebrar’ın -işler yolunda gitmediği zamanlarda dahi- sahada olmaktan dolayı keyif aldığını görüyoruz. Tüm salona yayılan, gözle görülür bir mutluluk var Ebrar’da. Kazandığı için aldığı keyfin ötesinde kazanmak için mücadele ederken de alıyor o keyfi.
İçten, samimi ve doğrudan
Sorunsuz bir ofis ortamı düşünebiliyor musunuz? Düşünemiyorsunuz değil mi? Hayal etmesi bile oldukça güç, ütopik bir şey bu. Sorun, ofisin sigortalı ve asla kovulmayacak bir çalışanı gibi… Sorundan kaçamayız ancak onunla mücadele edebiliriz. Nasılını da Ebrar gösteriyor bize: İçten, samimi ve doğrudan iletişim kuruyor. Kimilerinin çıkarını gözetmeden, birilerine yaranmaya çalışmadan, hesap kitap yapmadan yapıyor bunu. Arkadan iş çevirmiyor mesela, kıvırmadan, eğip bükmeden söylüyor söylemek istediğini her zaman.
Adanmışlık ve yeni tecrübeler
Başarılı olmanın zehirleyici bir tarafı da var… Başarıyı elde ettikten sonra devam etmek için yeterli motivasyonu sağlayamayabilir ya da kibrin sıcak kollarında bulabilirsiniz kendinizi. İş hayatı için de geçerli bu durum. Başarıyı elde ettikten sonra daha monoton, daha sıradan bir çalışana dönüşebilirsiniz. Başarılı bir sporcu olarak Ebrar’ın bu tuzağa düşmediğini görüyoruz: 17 yaşından beri milli takımlar seviyesinde mücadele eden Ebrar, hala aynı adanmışlıkla mücadele ediyor. Takım kariyerine baktığımızda da Türkiye’den İtalya’ya, İtalya’dan Rusya’ya uzanan bir yolculuk var. Tüm adanmışlığıyla yeni deneyimlerin, yeni tecrübelerin, yeni keşiflerin peşinde kendini canlı tuttuğunu görüyoruz.
Her ne kadar belli bir kesim tarafından düşmanlaştırılsa da, hakkında iğrenç ve korkunç şeyler söylense de Ebrar Karakurt, hem çocuklarımız hem de bizler için örnek bir sporcu, rol model olarak alınması gereken bir karakter. Boş yapan Abdulhamidlere, Mehmetlere, Faruklara, Selimlere, Burhanlara rağmen…
Son olarak Milletler Ligi ve Avrupa Şampiyonu Kadın Voleybol Takımımıza ne kadar teşekkür etsek az. Çok yaşayın kadınlar! Nice şampiyonluklara…