Bu yazımıza konu olan girişi aslında çocukluk dönemi bizim yerimize yazdı. Bir terapist olmadığımız için hızlıca gelişme bölümüne geçiyoruz.
Bugüne kadar bahsettiğimiz tüm ofis insanları arasında gelişime nispeten daha kolay cevap veren bir grup hakkında yazacağız. Özgüven eksikliğini görünce tanımanın o kadar da basit olmadığını söyleyelim. Kültürel farklılıkların sebep olduğu şüpheci yaklaşım, kendine dönük biri olmak, risk almaktan kaçınmak gibi kişisel seçimler, bu kapsama girmiyor. Özgüven eksikliği dışarıdan, kendiyle ilgili küçümseyici şakalar yapma, inisiyatif kullanırken çekingenliği gizlemeye çalışarak aşırıya kaçma, yeni bir projeye başlamaktan korkma, sorunlarla ilgili yoğun suçluluk hisleri yaşama ve davranışlarını açıklamak için çok çabalamak şeklinde görünebilir. Bunu şimdi veya hayatının bir döneminde yaşayan siz de olabilirsiniz. Benim kariyerim daha söyleyemediklerimi yazarak başladı; yani özgüvensizliğim bana kendime güvenmeyi öğretti diyebilirim. Bu sebeple, müsadenizle, önce özgüvensizlikle nasıl çalışılacağıyla başlamak istiyorum.
Mükemmeliyetçilikten ve hata korkusundan vazgeçerek başlıyoruz. Siz kusursuz değilsiniz, müdürleriniz de değil, onların müdürleri muhtemelen hiç değil. Eğer yaptıklarınıza inanmakta zorlandığınızı fark ediyorsanız, bir görevi küçük parçalara ayırıp onları sırayla “başarmakla” başlayabilirsiniz. Böylece adımlar arasında onay alarak rahatlayabilir ve daha emin ilerleyebilirsiniz. Hakkında konuşularak bir şeyler yapılan hiçbir hata ise hata olarak kalmıyor, özgüvensizliğin kendisi de dahil…
Bir kusur hakkında konuşabilmek dünyanın en büyük güçlerinden biri, bence. Kendinizle alay etmek yerine durumun kendisinden bahsettiğinizde bir iletişim başlatmış olursunuz ve hayat kolaylaşır. “Bir türlü doğru yaptığıma emin olamıyorum, bir de sizin göz atmanızı rica edebilir miyim?” veya “Bunun bu şekilde hazır olduğunu düşünmüyorum, siz ne dersiniz?” yaklaşımı yardım istemektir. Yardıma yanıt vermemeyi seçen bir yönetici söz konusuysa, konu artık sizin özgüvensizliğiniz olmaktan çıkmış demektir.
Empati, bir sempati sürecini başlatır. Eleştirilme korkusunu beklemek yerine olanı seslendirerek bir nevi bünyenizden atabilirsiniz. Örneğin sunum yapmanız gerektiğinde de ne kadar heyecanlı olduğunuzu söyleyerek başlamak, hatta gerek olmasa bile muhtemel hatalar için önceden özür dilemek sizi güçlendirebilir. Her şey çok ağır geldiğinde, yükü paylaşın.
Buradan sürekli kendinizi eleştirmeniz gerektiği de anlaşılmasın. Tam tersi, hepimizin bildiği, ama önemsemediği bir şey var: Olumlama her zaman doğru seçim. Bir kişinin özellikle kendi hakkında sürekli negatif göndermeler yapması sizin “imajınızı” belirler; ve size, anlattığınız gibi davranılmasını emin olun, istemezsiniz. Özgüvensizlik, henüz aksiyon aşamasından önce kendini gösterip sizi felç bırakıyorsa, çözüm yine aynı; fakat bunun hakkında konuşmak zor geldiğinde başka yöntemler denenebilir. Yazarak iletişim kurmak size zaman kazandırır. “Bugünkü toplantımızda dile getirmediğim, ama size sunmak istediğim bir fikir için yazıyorum”, “Şu işteki şu hata için yardımınıza teşekkür ederim. O sırada söyleyemediğimi fark ettiğim şu konularla ilgili yazıyorum” temalı mesajlarla insanlara açılmanın başka yollarını kullanabilirsiniz. Sorununuzu ofiste sizi seve seve dinleyebilecek İK departmanıyla görüşerek dolaylı yoldan da bu süreci başlatabilirsiniz. Bu paketin içinde gelen anksiyeteye kontrolü bırakmadan nefesimize odaklanıyoruz, sakin kalıyor ve devam ediyoruz.
Özgüvensizlikle mücadele eden bir iş arkadaşınız varsa, yapabilecekleriniz size verilen izinle sınırlı kalıyor. Arkadaşınıza destek olduğunuzu düşünerek onu spot ışıklarının altında bırakamaz veya “Böyle yapma abicim, rahat ol ya” gibi anlamsız tavsiyelerle yönlendirmeye çalışamazsınız. Fakat sizden yardım bekleyen veya yardım teklifinize olumlu yaklaşan biri için elinizden geleni deneyebilirsiniz. Burada dikkat edilmesi gereken, bir fikrini dile getirmek, hakkını aramak veya kalabalıkta daha rahat konuşabilmek için sizinle ortaklık kurmak isteyen kişiye bu yardımla daha eksik hissettirmemek, acımamak ve üstünlük taslamadan denge kurmak… “Herhalde yani” diyebilirsiniz. Demeyin. Çünkü bunu yapmak göründüğünden daha çetrefilli. Bu süreçte geliştirebileceğiniz büyüklük hissini siz fark etmeseniz de, duyarlığı yüksek bir özgüvensiz, bunu gördüğü yerde tanır. Bu yüzden sizden istenen yardımın şekli, yöntemi ve miktarı konusunda hemfikir olmanızı öneririz.
Böyle biri size bağlı çalışıyorsa, yapabileceğiniz daha çok şey var. İyi bir yönetici olduğunuzu varsayarak, ekip içindeki kişilerin farklı yaklaşımlara cevap verdiğini bildiğinizi düşünüyoruz. Özgüven eksikliği yaşayan bir çalışanınız için yaklaşımı başlatan da, cevabı veren de siz olmalısınız. Hataları grup içinde sindirip, başarıları kişisel olarak yüceltmek en kolay ve başarılı yöntem sayılabilir.
Yine kendi deneyimlerinden bir örnek vermek istiyorum. İş hayatımın başında editörü olduğum bir web sitesinin genel yayın yönetmenliğine terfi edince, çok edebi olmayacaksa, bana kal geldi. Kimsenin işini onaylayamadım, bir şey sorulduğunda karar alamadım ve en iyi yaptığım şeylerde bile yavaşladım.
Sonra bana en sevdiğim tavsiyelerden birini yine yöneticim verdi: “Bugüne kadar yaptığın neyse düşünmeden onu yapmaya devam etmeni istiyorum. Kendini seni bu pozisyona layık gören birinin gözünden gör, kendi baktığın yerden değil.” Değişim, bazen önce bakış açısını yönlendirmeyi öğrenip sonra bu yeni bakış açısını sahiplenmekle başlıyor. Bir seferde bir adım…
Kolayca uygulanabilecek bir diğer yöntemse, bildiğimiz övgü… Sabırlı kalın ve güven inşa edin. Bunu da bir çocuğu kandırır gibi yapmamak incelik istiyor. “Şukişinin bu fikrini belki duymamışsınızdır, fakat harika bir önerisi var. Bahsetmek ister misin Şukişi?”, “Daha önce yaptığın şu işle ilgili fikrini almak istiyorum, bana yardım edebilir misin?”, “Aklına takılan bir şey olursa duymak isterim. İstersen mail de gönderebilirsin”, “Ellerine sağlık”, “Teşekkür ederim” gibi basit yaklaşımlar gösterişli ilgi yağmurlarından daha etkili olabilir. Siz de zaaf göstererek ekip içinde rahatlamaya yardımcı da olabilirsiniz. Yazının burasına kadar geldiyseniz, her şeyi erteleyin ve gidip bir özgüvensizi takdire maruz bırakın. Size inanmadı mı? Çok normal! İnatla ona değerini somut örneklerle anlatın. Ona çok iyi olduğunu bildiğiniz bir konuda soru sorun ve teşekkür edin. Konuşun, yakınlaşın ve dinleyin. Sevgi ve sabırla gösterin ona gününü. Birine, kendisine “rağmen” değer verdiğinizde sadece iş hayatı değil, dünya güzelleşir.