Covid-19 pandemisi. Muhtemelen pek hatırlamak istemeyeceğiniz bir durumu hatırlatarak yazıya başlayalım. 2020 yılının başlarından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi, iş dünyası dinamiklerini kökünden sarsan bir etki yaratmıştı. Özellikle 2021 ve 2022 yılında istifa sayılarının tüm dünyada rekor seviyede artması, “büyük istifa akımı” olarak tanımlanmıştı.
2021’de etkisini iyiden iyiye gösteren büyük istifa hareketi 2022 yılında tam anlamıyla zirve yaptı. Öyle ki, yaklaşık 153 milyon çalışanın bulunduğu ABD’de, Çalışma İstatistikleri Bürosu’nun İş Gücü Raporu’na göre 50 milyondan fazla kişi istifa etti. Yani her 3 çalışandan 1’i istifa etti.
Büyük istifa akımını destekleyen 4 temel sebep vardı. Bunlar:
- İş fırsatı bolluğu
- Kalifiye, işinin ehli çalışan sayısının azlığı
- Kayda değer maaş artışları
- Esnek çalışma şartlarının yaygınlaşması
2023 yılı itibarıyla işlerin yavaş yavaş tersine dönmeye başladığını, büyük istifa akımının yerini “Otur oturduğun yerde, işine bak.” anlayışına doğru evrildiğini söyleyebiliriz.
Peki ne oldu da küresel ölçekli “iş bırakma hareketliliği” yerini “işinin başında kal”a evrildi?
Ekonomik daralma
Pandeminin yıkıcı etkisini ekonomik anlamda daha yoğun hissetmeye başladığımız bir döneme girdik. Yaşadığımız ekonomik sıkıntılar Türkiye özelinde artık kronik bir hal aldığı için ülkemiz üzerinden bu durumu analiz etmek doğru bir yaklaşım olmaz ancak tüm dünya ülkelerinde büyüme oranlarının düştüğünü ve enflasyonist bir ortam oluştuğunu söylemeliyiz. (Hatırlayacaksınız 2023 yılının başlarında, Meta’dan Amazon’a Microsoft’tan Google’a dünya devi şirketler toplu işten çıkarma haberleriyle gündemimizi uzun süre işgal etmişti.)
İş gücü ihtiyacını karşılamak için yeni işe alımlar yapma maliyetini en aza indirmek isteyen şirketler, halihazırda çalışan yetenekleri ellerinde tutmak ve çalışan gelişimini desteklemek için girişimlerde bulunmaya başladı. Durumun bilincine varan şirketler, mevcut çalışanların refahını artırmak için çalışma koşullarını iyileştirme yoluna gittiler. HR Digest’in raporuna göre, çalışanların gelişimine yatırım yapan şirketlerin çalışanlarını elinde tutma oranı da %58 artış gösterdi.
“Nereye gidersen git aynı” kabullenmişliği
Büyük istifa akımına katılan çalışanların çoğu iş değiştirdikten sonra daha iyi şartlarda çalışacaklarına dair bir umuda sahipti. Ancak birçoğu hayal kırıklığına uğradı. Küresel ölçekte faaliyet gösteren İnsan Kaynakları şirketi Paychex’in yaptığı araştırma da bunu doğrular nitelikte. Araştırmaya göre, son 1 yıl içinde iş değiştiren Z kuşağı çalışanların neredeyse %90’ı iş değiştirdiği için pişmanlık duyuyor. Hatta bu pişmanlık duygusu, psikolojik sorunları da beraberinde getiriyor.
Görünen o ki çılgınlık boyutuna varan büyük istifa hareketinden sonra iş dünyasındaki çalışan hareketliliği bir süre daha yavaşlamaya devam edecek. Ta ki çalışanlar güven duygularını tekrar kazanıncaya, ekonomik durgunluk yerini büyümeye bırakana kadar… Siz siz olun, yakın gelecekte iş değiştirme kararı vermeden önce, bu kararın artılarını ve eksilerini tüm boyutlarıyla değerlendirin ve kafanızdaki tüm soru işaretlerini giderin…