Bundan yarım yüzyıl önce, iktisatçı Albert Hirschman kitabında, iş memnuniyetsizliğine karşı iki baskın tepki vereceğimizi öne sürmüştü. İstifa ya da sesimizi çıkartmak.
İşinizden, evliliğinizden veya ülkenizden memnun değilseniz, ayrılmaya karar verebilir veya karşınızdaki ile konuşarak beklentilerinizi, isteklerinizi anlatabilir ve yapılması gereken iyileştirmeler için hakkınızı savunabilirsiniz. Hangi seçeneği seçtiğiniz o kuruma olan sadakatinizle ilgilidir.
Ancak artık “sessiz istifa” var. Bu terime yabancıysanız hemen anlatayım. New York’ta yaşayan 24 yaşındaki bir yazılım mühendisi ve müzisyen olan Zaid Khan TikTok’ta çok kısa bir süre içerisinde viral olan “sessiz istifa” videolarını başlattı. Khan, ardından binlerce videonun paylaşılmasına ve bir hareketin başlamasına sebep olan videosunda “Sessiz istifa, işinizi bırakmak anlamına gelmiyor. Sadece işinizin hayatınızı ele geçirmesine engel olmak anlamına geliyor. İşiniz hayatınız değil! Değeriniz ürettiklerinizle tanımlanamaz” dedi. Biz de şimdi Khan’a ne kadar benzediğimizi öğreneceğiz.
“Emek verdiğim bu şirket bu süreçte sağlığım ve mutluluğum için ne yaptı?”
Bu soruya cevabınız “Hiç.” mi yoksa birçok sosyal fayda ve yan haklar ile şirketiniz size hak ettiğiniz maaşı veriyor mu? Burada biz bizeyiz. Ne kadar çalıştığınızı, mesai dışı saatlerde bu iş için harcadığınız eforu lütfen bu işleme katmayı unutmayın.
“Özel yaşama vakit ayırabiliyorum.”
Bu soruya cevabınız kararlı bir “Evet.” ise şanslı yüzde 17’lik dilimdesiniz. Çoğu çalışan, işinin kendisini tanımlayan tek şey olduğunu hissediyor. Bu da tanıdığımız istifanın daha korkunç bir süreç olduğunu düşünmemize sebep oluyor. Özel hayatına vakit ayıramayan yüzde 83’lük dilim ya sesini çıkarıyor ya istifa ediyor ya da işinin hayatına engel olmasını engellemeye çalışıyor.
“Çalıştığım yere ait hissediyorum.”
Gününüzün büyük çoğunluğunu geçirdiğiniz iş yerinizden memnun olmanın birkaç adım ötesi oraya ait hissetmek. O yerin kültürüne, insanlarına ve ruhuna ait hissetmek de huzurdan geçiyor. Eğer kendinizi ait hissediyorsanız o halde %18’lik grubun içindesiniz. Bu soruya cevabınız her gün değişiyor ise yalnız değilsiniz. Yaklaşık %50’lik bir dilim dönemsel olarak hissiyatının değiştiğini söylüyor. Gençlerse iş tanımları net olmadığı için bu soruya cevap veremiyorlar. Sanırım stajyerler kendilerini daha çok çaycı gibi hissediyor.
Bu sorulara yanıt verdikten sonra şu tepkileri veriyor olabilirsiniz:
“A, adı buymuş demek ki…” dediniz. Beyaz yakalılar arasında yaygın bir trendin takipçisi olduğunuzu hissettiniz. Kabul edin, bu size kendinizi havalı hissettirdi.
Ya “Yazık insanlara.” dediniz. O zaman bahsettiğim küçük şanslı grubun içindesiniz. Ya da “Şükretmeyi bilmiyorlar.” dediniz. Tebrikler, siz patronsunuz galiba.
Patronlara sorsak tüm bu sıkıntılarımızı “düzgün çalışmama” olarak tanımlar. Aynı patronlar aslında sessiz istifanın ikiz kardeşi sessiz işten çıkarma yöntemini yıllardır uyguluyor. Çalışanlarının arkasından su dökmek yerine çalışanı ince ince bezdirerek, mikro yöneterek, alan açmayarak, görmezden gelerek ve zamanına saygı duymayarak hayatlarını zorlaştırıyor. Çalışan da artık bu mobbing’e karşılık olarak herkese hak ettiği kadar emek veriyor. Tatminsizlik olarak adlandırılan bu kendine saygı duyma hareketi de Z Kuşağı’nın başının altından çıkıyor. 95 sonrası doğanlar kendini bir anda sessiz istifa ederken buluyor çünkü bu yaş grubu iş ve yaşam arasındaki bulanık sınırların daha yoğun olduğu Covid-19 pandemisi sırasında iş dünyasına katıldı ve pandemi onlara ve aslında hepimize deadline’lardan daha önemli olduğumuzu hatırlattı.
İş hayatında her şey karşılıklıdır. Bu sebeple de bana sorarsanız “sessiz istifa” oldukça adildir. Ancak bu çalışma şekli insanı bir adım öteye götürmez. Sessizce istifa ederken bir yandan da bize daha fazlasını sunacağına inandığımız başka bir iş aramak gerekir.